16 Kasım 2009 Pazartesi

taksim ya da yazamıyordum2

O mahcup tavrım hemen yok oldu ve "Pes mi lan?" dedim yine. "Pes amına koyum." dedi. Sonra çözdüm onu ve, "Şimdi git şu sikindirik hitler bıyığını kes de, taksime çıkak." dedim. Banyoya gitti, bıyığı da kesmiş, adama dönmüştü. "Ben birde duş alayım leş gibi terledim" dedi."Tamam hacı, ben şurada eppek yiyim ps oynuyorum, bak keyfine. İşin bitince çıkarız" derken aklımdan birde bunların elektrikli termosifonu geçiyordu. Elektrikler yoksa, suda birde soğuk gelecek demekti. Bu banyoya girdi, aradan 5 dakika geçtiğinde duşun en keyifli yerinde olduğuna karar verdim. Çünkü içeriden Ajdar’ ın son şarkısı Kon Kon' u yüksek sesle avazı çıktığı kadar bağırarak söylüyordu. Sinirlerimi iyice bozmuştu ve hemen ana şalterlerin olduğu yere gittim. Elimi şalterlere atmamla çarpılmam bir oldu. Bu hareketimi önceden görüp, çıplak kablo çekmişti şalterlerin önüne. Kahretsin. Hemen karşı atağa geçmeliydim. Gidip mutfaktan tahta bir kaşık aldım ve şalterleri indirdim. Beklediğim çığlık yerine şarkısını daha bir coşkulu söyler olmuştu, bana nispet yapıyordu sanki.

Duştan çıktığında "yamraam termosifona kaçak hat çektik. Eki eki diye karaktersizce güldü bana" dayanacak gücüm kalmamıştı. Uçlarında yanık oluşmuş parmaklarıma bakıp "götsün olm sen" dedim. Yüzümde acı bir ifade vardı. eki eki diye karaktersizce gülmekle yetindi sadece. İntikamımı almalıydım. Ama nasıl !

Bu olayları yaşamamızdan 1 saat kadar sonra, Okan ben ve parmak ucumdaki yanık taksimde burgerin önünden geçmekteydik. Benim aklımda komplo teorileri, Okan' ın dilinde kon kon şarkısı abonesi olduğumuz pi bara doğru yol almaktaydık. Birden aklıma geldi. Birasına tuz dökecektim. Son düşününce bunun ergen şakası olduğunu fark ettim. Daha yaratıcı olmalıydım. Ben derin düşüncelere dalmışken kan yanımda bıdı bıdı bir şey anlatıyordu. "Evet, evet kesin haklısın böylelerini s.kmek lazım" diye geçiştiriyordum. Sonradan fark ettimki buna yaptığım pisliklerden birisini anlatıyormuş. Aklıma süper bir fikir gelmişti. Fikir ile birlikte bizim 50 lerde geldi. Her zamanki gibi pi' de epeyce içip sarhoş olacaktık, sonra galata’ ya gitmeye birer duble rakı içmeye razı edecektim. Bu iş pek zor olamayacaktı. Rakı, boğaz ve patlıcan diyince akan sular dururdu nede olsa. O son yolluğu da içtikten sonra kafalar epey olacaktı haliyle. galata köprüsünün altında, denizi izlerken aşağıya itecektim bunu. Sabahın 4 ü gibi falan deniz epeyce soğuk olmalıydı. Bana verdiği şebeke akımının öcünü almalıydım!

Pi' de 6. biralardan sonra kafalarımız epey iyi olmuştu, kafamdaki komplo teorileri yavaş yavaş dağılıyor, yan masadaki gülüşü çok çekici olan hatunun kafasına dönüşüyordu. Okan’ ın gözü zaten dönmeye başlamıştı bile. 4 tekila daha söyledik. Daha saat 10 olmasına rağmen kafalarımız pembeleşmiş soğan kıvamına gelmişti. Giderek daha bir akışlkanlaşıyordu. "Hacı kafalar böyle olmuşken Peyoteye akalım madem, boşa gitmesin" dedim. "A hakkat lan gidek, kurtlarımızı dökeriz" diye içindeki Trakyalıyı uyandırmıştı. Benim aklımda hemen ampul belirdi tabiî ki. Bu uma uma hey eşliğinde Trakya havası oynarken videoya kaydedecek, internete salacaktım.

Balık pazarına yaklaşırken tanıdık bir kişi gördük. Bu gelen Barbaros’ tu "ağbi karşıya geçicem bi lira versenize" diye yapıştı yakamıza. "Olm barbi ne içtin, kendine gel biziz lan" dememizle, üzerine tazyikli soğuk su tutmuşuzcasına ayıldı bu. "Lan ne oluyo bana, yapı kredi yayınlarının orda iki hatun gördüm, iki muhabbet ettim böyle değiştim birden" diye dile getirdi acısını. "gel olm, öyle yerlere gidilmez, havasından adam sinyalci olur allahıma" dedi Okan ve barbiyide önümüze kattık Peyotenin yolunu tuttuk. Nevi zadede attığımız 4. turun sonunda bulmayı başardık ve içeri girdik. İçerisi doluydu, insanlar dans edip bağırıp çağırıyorlardı. Okan yanından geçen garsonun elinden tombul efesi kapıp işaret parmakları yukarda o kendine has dansını ede ede kalabalığın arasına karışmıştı bile. Barbi ise etrafında olan bitene şaşırmış, gördüğü kop kopçu hatunlar karşısında ağzı bir karış açık öylece donmuştu girişte. Bunu adeta süs eşyasıymış gibi biraz yana kaldırıp koydum, bir birada ben alıp köşeme çekildim gene. Gözlerim ile etrafı süzerken aklımdan "ortamın kuul çocuğu burada, hadi gelin babanızın kucağına" diye geçirmekteydim.

Bir yandan Okan' ı süzerken, bir yandan barbiyi kolluyordum. Barbi hala köşede adeta belediyenin fıskiyesi gibi salya saçmaktaydı. Bir değişiklik yoktu. Okan' ın parmaklar hala hava' yı gösteriyordu. Çalan şarkı ile alakasız hareketler yapıp, kon kon diye bağırıyordu sanırsam. Ya da dudaklarından öyle okunuyordu. Önüne alıp dans birlikte dans etmeye çalıştığı çok güzel bir hatun vardı. Yada ben çok fazla votka içmiştim. Derken kafamda şimşekler çaktı, Gözümün ucundaki Barbaros bir kadın ile öpüşüyordu! Çokta güzel bir kadın ile. Lan ne ara demeye kalmadan club’ ın badigart’ ı yaklaştı, eğilip damsız almıyoruz birader diye kapı dışarı etti. Daha ne olduğunu anlayamadan, lan arkadaşlar orda sevişiyor allahmısın huleeen diye bağıramadan. Çığlığım boğazımda düğümlenip kalmıştı. Allahtan elimdeki birayı almamıştı badigart.

Yine bir taksim dönüşü, kafamın içinde komplo teorileri, dilimde ayağında kundura…

3 yorum: