"Çılgınlık olsun diye" adlı yazının devamı niteliğinde muhteşem bir eser! ya da değil...
ilk yazıyı okumayanlar için link; http://gocucumhuriyeti.blogspot.com/2011/08/clgnlk-olsun-diye.html
Karanlık ve soğuğun ortasında, bir ağaca yaslanmış yılgınca oturuyordum, gecenin korkutan sesleri zihnimi yorsa da, İhsan'ın elindeki beni geri dönmekten alıkoyuyordu. Bir yandan olanları düşünüyor, nasıl da dengesiz insanlarla takılıyormuşum diye hayıflanıyordum, bir yandan da aklımdan Eylem'in güzelliğini silemiyordum.
Uzaktan insanlara ayit olduğu belli olan mırıldanmalar duyulmaya başladı, sesin yönüne döndüğümde ellerinde meşalelerle yaklaşmakta olan üç kişi olduğunu farkettim. Aradaki mesafe onları tam görmemi engellese de, silüetler iki kadın ve bir erkeğe aitti, bu belliydi. İhsan, Eylem ve Ayça olmalıydı, ya da belki bizden başka ruh hastaları da aksiyon yaşamak maksadıyla gecenin bir körü bu ıssız ormana gelmiş olabilirdi.
Ben kendimi sorguya çekerken, "Okaaaan, oğlum tamam gel 'bok'u attım, artık korkmana gerek yok!" diye bağrınan ihsanın sesi duyuldu. Beni görmemişlerdi henüz, ama seslerini duyup, seslerine gitmemi amaç güderek bağırınıp duruyorlardı heralde. İyice yaklaşmalarını bekledim, İhsan'ın artık beni korkutan şeyi elinde taşımadığını öğrenmem içime bir coşku doldurmuştu ve hınzır bir şaka yapmak niyetindeydim.
Kendimi bir ağıç gövdesinin ardına iyice sakladım, yaklaşmalarını içimde çılgın bir coşkuyla bekledi. Tam yamacıma vardıklarında "Hepinizi Sikicaaaam!" diye bağırarak önlerine atladım. İhsan'la, Ayça çığlık çığlığa oldukları yere fırlattılar kendilerini, Eylem'den de bu tarz bir hareket bekliyordum ancak, o diğerleri gibi korkudan apışmak yerine, refleksif olarak tam ağzımın üstüne bir tane yapıştırdı! Acıyla yere yığıldım.
......
Gözlerimi açtığımda Üçü tepeme toplanmıştı, Ayça beni bir sopayla dürtüyor, "Kalk yerine yat yeğenim, yer çeker hasta olursun" tarzı gevrek espiriler yapıyor, İhsan o gevrek, bayat espiriye, sırf Ayça'ya yalakalık olsun diye gülüyor, Eylem'se endişeli gözlerle beni süzüyordu. Baştan endişesinin beni kaybetme korkusundan olduğunu sandım ama doğrulduğumda "Ohhh ölmedi amına koduğum, bi' de hapis yatıcaktık." demesiyle esas derdinin kendi olduğu gerçeği beni resmen yıktı.
"Oğlum nasıl şaka o yeaaaa, aklımız çıktı, sen de geberip gidicektin bok yoluna, bi' daha öyle şeyler yapma." dedi İhsan ibnesi, sanki kendisi günün erken saatlerinde elinde bokla kovalayan, yanan bir barakanın etrafında kızılderili dansı yapan yavşak değilmiş gibi.
Bir süre boş muhabbetler, gün içinde olanlar gibi şeylerden bahsettik. Herkes sabahki çılgın tavırlarımızın abartı olduğunda fikir kıldı. Milletin evini barkını yakmış kundakçı utangaçlığında pembe pembe olduk bir süre, sonra da yine çılgın yapacağımızda, ama sapıtmadan yapacağımızda karar kıldık. İhsan adisinden kaçarken bir göl geçmiştim, hadi oraya gidip yüzelim dedim. Anında coşkun bir havaya kapılıp, koşarak gölğn kenarına vardık. "Hadi çıplak yüzelim!" dedi İhsan, tamam bu makul bir çılgınlık olabilir ama ben 'kusur'u Eylem'in karşısında sallandıracak kadar coşmamıştım daha.
"Ben donla yüzerim hacı, sen istersen çıplak yüz!" diye oyun bozanlık yaptım, kızlar da oyunbozanlığıma ortak olup iççamaşırlarıyla yüzmeye karar verdiler ama İhsan adisi donunu çıkarmış havada sallıyordu bile. Donu salladı, salladı ve yüzüme fırlattı! Sonra ben de buna bir iki taş attım ama çocukluğumdan beri iyi atıcı olmadığıma, dağları taşları vurdum.
Su soğuk da olsa çocuklar gibi şendik, ağzımın yarısını suyun içinde, yarısını dışında tutarak çıkardığım yunus sesine-aslında yunus'a tecavüz ediliyor olsa anca o ses çıkardı- benzer sesler bile makul karşılandı, o kadar ki coştuk. Sudan ilk ben çıktım, sonra Ayça ve Eylem. İhsan bir türlü çıkmıyordu, "Ben iyiyim yeaaa siz gidin ben gelirim" tarzı bir şeyler geveleyip duruyordu. "hadi"lerimiz, "çık"larımız hiç bir işe yaramıyordu, bu nedensiz suda kalma ısrarını bir türlü anlayamıyorduk.
Baktık sözle çıkmıyor, hakkı kötektir dedik, başladık taşlamaya bunu. Bir süre yine de çıkmadı, ama en son taşlardan biri hasepli, kulağının ardın kan gelmeye başlayınca çıkmaya mecbur razı oldu. Deli dumrul gibi girdiği sudan nedense bir sincap ürkekliğinden çıktı. O çıktığı gibi Ayça bastı çığlığı, "Ay o ne beee, küçücük ahhahahaaay!" diye. İhsan "Su soğuk ondan öyle birazdan düzelir" falan gibi bir şeyler gevelese de, Ayça arsız arsız kahkahalarına devam etti. Kahkahalarının arasından "Ayak küçük parmağı kadar" gibi bir şeyler söylüyordu ama anlaşılmıyordu söyledikleri.
İhsan "oğlum söylesene şunlara, soğukta büzüşür diye" bana bağırdı, ama sabahki olaydan dolayı O'na hal kızgındım ve "Düğme kadar kıh kıh kıh" diye Ayça'dan saf oldum. İhsan utanç sinir karışımı bir ruh haliyle ne yapacağını şaşırmış bir haldeydi. Birden Maymunlar Cehennemi diye çevrilen filmdeki maymunların atiklğinde yerden bir taş aldı ve Ayça'ya fırlattı!
Devam Edecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder