Bundan tam 1 yıl 4 ay önceydi... Komiklik ve seksiliğin ekmeğini yiyordum artık. Küçük çapta bir üne sahiptim... Gerçi "Keremcem" gibi benim de hayran kitlem 14-16 yaş grubu veya kemik yaşı, 18 üstü zeka yaşı 12 civarı olan kızlardı. Lakin belli bir hayran kitlem vardı.
Ve ben artık o "Çaycumalı" saf anadolu çocuğu değildim.
İstanbul maceram beni tam bir ortam çocuğu yapmıştı (şair burada açıkça piç diyemiyor, gönlü el vermiyor).
Fakat şimdi düşününce oldukça toymuşum meğer (şair malmışım diyemiyor). Şan, şöhret, artistlik ve egoistliğin getirdiği tehlikeleri göremiyordum çünkü o zamanlar.
Yine o günlerde tanıştığım Demet adlı bir dilber beni benden almış, kendini bana koymuş beni de çok başka yerlere atmıştı.
Yine o günlerde tanıştığım Demet adlı bir dilber beni benden almış, kendini bana koymuş beni de çok başka yerlere atmıştı.
Adeta Sinem Kobal görmüş, Arda Turan gibi olmuştum.
"Kısarkadaşımlan aldığımız kararla, Kısarkadaşım ve ben, Kısarkadaşım'ın da onayı ile" kalıpları ile başlamayan cümle kuramaz olmuştum...
Hatta adımı bile "Kısarkadaşım" yapacaktım ki Okan sağolsun engelledi.
Yavaş yavaş artan popülaritem; beni binbir türlü orospu çocuğu ile dolu, alkolün, balinin, şokellanın, seksin ve daha nice müptezelliğin gırla gittiği ortamlara sokmuştu. Tabi "kısarkadaşım'ın" da etkisi ile bu ortamlardan kafamı kaldıramıyordum (kaldırmıyordum).
Okan'ı, Aylin'i, Eren'i ve daha nice Gocu Cumhuriyeti vatandaşı hepbir ağızdan yapma etme deseler de umrumda olmuyordu... Müptezellik peşinde koşmakan yazamaz duruma gelmiştim. Devamlı olarak alkol alıyor, "Kısarkadaşıma" şokella yetiştiremiyordum...
İşte böyle böyle 1 küsür yılda edindiğim szik kadar popülariteyi de kaybediyordum... Günlerden bir gün yine bir partide, kafayı bulup kendimden geçmiştim... 1 şişe Four Roses Bourbon'u tek başına içmiş olmam lazım... Tam hatırlamıyorum. Uyandığımda etrafımda kimse kalmamıştı. Çok çılgın partinin verildiği depo bomboştu. Hatta Kısarkadaşım bile yoktu (orusbu). Kimsenin skinde değildim demek. Yani, yanımda boylu boyunca serilmiş bütün yutulduğu için mide asinin eritmekte zorlandığı sarhoş kusmuğu içinden bana bakan fındıklar kadar değerim yoktu artık!
Etrafı iyice yokladım, kendimi yokladım. Para mara kalmamış cepte. Çılgın partiden kalma şokella ve cips artanları ile açlığımı bastırdım...
Dışarıda hava serindi fakat güneş tam tepedeydi, gözlüklerimi taktım... Onu bulmak üzere yola koyuldum! Bana vereceği yanıt çok önemliydi... Bir taraftan yürürken, bir taraftan da özür dilemek ve onu yeniden bu iş için ikna edecek yalanlar uydurmaya çalışıyordum. Sonunda yalan düşünmeyi bırakıp sadece yürümeye devam ettim...
(Tabi o sırada otobüs durağından geçerken, yeni yakılmış fakat otobüs gelince atılmış daha üstünde yedi yetimin hakkı olan gelgel sigarasını da alıp içmeyi ihmal etmedim. Can mantarı bulmuş mario gibiydim!)
Saatlerce yürüdükten sonra onun yaşadığı kulübe görüldü. Verandasında sonbahardan kalma temizlenmemiş kuru yapraklar duruyordu... Umarım içeridesindir Okan!..
Yavaş yavaş artan popülaritem; beni binbir türlü orospu çocuğu ile dolu, alkolün, balinin, şokellanın, seksin ve daha nice müptezelliğin gırla gittiği ortamlara sokmuştu. Tabi "kısarkadaşım'ın" da etkisi ile bu ortamlardan kafamı kaldıramıyordum (kaldırmıyordum).
Okan'ı, Aylin'i, Eren'i ve daha nice Gocu Cumhuriyeti vatandaşı hepbir ağızdan yapma etme deseler de umrumda olmuyordu... Müptezellik peşinde koşmakan yazamaz duruma gelmiştim. Devamlı olarak alkol alıyor, "Kısarkadaşıma" şokella yetiştiremiyordum...
İşte böyle böyle 1 küsür yılda edindiğim szik kadar popülariteyi de kaybediyordum... Günlerden bir gün yine bir partide, kafayı bulup kendimden geçmiştim... 1 şişe Four Roses Bourbon'u tek başına içmiş olmam lazım... Tam hatırlamıyorum. Uyandığımda etrafımda kimse kalmamıştı. Çok çılgın partinin verildiği depo bomboştu. Hatta Kısarkadaşım bile yoktu (orusbu). Kimsenin skinde değildim demek. Yani, yanımda boylu boyunca serilmiş bütün yutulduğu için mide asinin eritmekte zorlandığı sarhoş kusmuğu içinden bana bakan fındıklar kadar değerim yoktu artık!
Etrafı iyice yokladım, kendimi yokladım. Para mara kalmamış cepte. Çılgın partiden kalma şokella ve cips artanları ile açlığımı bastırdım...
Dışarıda hava serindi fakat güneş tam tepedeydi, gözlüklerimi taktım... Onu bulmak üzere yola koyuldum! Bana vereceği yanıt çok önemliydi... Bir taraftan yürürken, bir taraftan da özür dilemek ve onu yeniden bu iş için ikna edecek yalanlar uydurmaya çalışıyordum. Sonunda yalan düşünmeyi bırakıp sadece yürümeye devam ettim...
(Tabi o sırada otobüs durağından geçerken, yeni yakılmış fakat otobüs gelince atılmış daha üstünde yedi yetimin hakkı olan gelgel sigarasını da alıp içmeyi ihmal etmedim. Can mantarı bulmuş mario gibiydim!)
Saatlerce yürüdükten sonra onun yaşadığı kulübe görüldü. Verandasında sonbahardan kalma temizlenmemiş kuru yapraklar duruyordu... Umarım içeridesindir Okan!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder