Sarı kafası, küçükcük ayakkabısız, kirli ayakları, ve tüm fırlamalıklarıyla köşenin ruhudur dört yaşındaki bu velet. Gelip geçenler pek bilmez ama, çevre esnafı resmen sevdalıdır bu zırtoya. Anışlar hep, "fırlama Adem", "piç Adem", çok afedersiniz, "orospu çocuğu Adem" türünde şeylerdir.
Yanlış anlaşılma olmasın, nasıl bir komediyene çok gülünce, "orospu çocuğu kopardı yaaa" gibisinden laflar ediyorsak, Ademinki de öyle bir orospu çocukluğu. Bu veletle benim ilk tanışıklığım çok traji komik, bu velete bir "allah" kelimesi öğretilmiş, bir de tonla küfür. Yaklaşık bir sene önce kadar bezgince işe giderken garip bir söylem çalındı kulaşıma, çok afedersiniz bu velet oturmuş her zamanki köşesine, Allahını bilmem nabayım, Allahını bilmem nabayım diye bağırıyor! Herkes ayıplasa da, kendini tutabilen de yok gören-duyan atıyor kendini yere kahkahalara boğuluyor.
Adem`de piçlik bir değil ki, dedim ya köşemizin neşesi bu fırlama. Sigara içesim geldiğinde hemen koşuyorum ademin yanına akşamları. Her gidişimde bir bomba patlatıyor adem, ya bir turist gaspediyor, ya birine ana avrat düz gidiyor! Geçen gene Ademle muhabbetteyiz, beni polis sanıyor kerata da bana pek küfredemiyor. Bir amca yanaştı bunun yanına, elli kuruş mu, yirmi beş kuruş mu ne verdi göremedim. Ademin aynen repliği; "amja bu olmas amja, sen bunu al, bana bir milyon ver.", "amja" çaresiz veriyor birliği ama amja da ben de kahkahalar atıyoruz. Pezevenk sanki mal satmış da, para beğenmiyor, bir de iş adamı edasında!
Konumuz Adem ya, onla ilgili bir kaç anı daha lazım gelir; Sokaklardadan teneke kutuları toplayan adamlardan biri, hata etmiş de Ademin
Aaaah fırlama Adem, piç Adem, çok afedersiniz orospu çocuğu Adem! Yine bir Adem gezisin deyim, o asla sorulara cevap vermez, hep sorular sorar, dilini anlamazsınız "ha? hu?" dersiniz, erinmez cevabı alana kadar sorar! Neyse başladık bunla muhabbete, konu telsizim;
- "Bunu atsan patla mı?"
- "Patlar adem."
- "Yeri de yaka mı?"
- "Yakar Adem."
- "Beni de yaka mı?"
- "Yakar Adem."
- "Seni de yaka mı?"
- "Yakmaz Adem, beni tanır beni yakmaz."
- "Bunda saat va mı?"
- "Var Adem."
- "Şaat on iki oldu mu?"
Son sorusu nedense bana bir burukmuş gibi geldi ademim, tam kurcalayacakken bir turist geldi iki elinde tatlı. Birini uzatti Adem`e, ama Adem yılların çakalı!(maksimum 4 yaşında velet) diğerine de uzandı! Vermedi tabi turist kaçtı gitti. Adem aldığı tatlıya baktı, ı-ıh Adem ful! Zaten sabahtan beri yemediği tatlı türü kalmamış.
- "Bunu şen ye."
- "Olmaz Adem saol."
- "Şen yeee."
Tam o sırada telsizimden anons geçiyor, "Okan bey resepsiyon!" koşarak ayrılıyorum Ademden, birazdan içeceğim sigaraya dek!
Bir saat daha geçiyor ve gidiyorum Ademime, bir piçlik yapar eğlenirim diye. Yamacına vardığım "şaat on iki oldu mu?" diyor yine. Allah Allah on iki nesi? "Şenin evin var mı?", aaaaah diyorum, "Şen eve kaçta gidooon?". Aaaaah Adem! Canım Adem, ölürüm sana Adem! Saat on iki olucakmış da, eve gidecekmiş. Oğlum ölürüm sana, seni köpek gibi sokaklarda süründürenleri de öldürürüm!
O kadar da pembe değilmiş Adem`in dünyası, on iki olsunmuş! Dört yaşındaki çocuk işçi Adem.(dilenci Adem)
Adem fena çocuk yahu. Ailecek hastasıyız onun.
YanıtlaSilsaat oniki oldumu ?