16 Kasım 2009 Pazartesi

O zaman şarkı söylememek lazım ya da yazamıyordum 3

İstesem ben de o üçüyle birlikte Peyote denen yere gidebilirdim. Kon kon duymuş masum Müslümmüşümcesine çılgın figürler yapar, oranın en dikkat çekici kişisi olabilirdim. Ama tercih ettiğim yaşam tarzı daha elittir. Sabahları uyandığımda ipek pijamalarımı çıkarıp romdöşambrımı giyerim. Sıcak kafeolemin yanından pan şokolayı asla eksik etmem. "Bir fincan kafeolenin kırk yıl hatrı vardır azizim" esprisine, "ahahah doğru söylüyorsun mirim" şeklinde samimiyetsiz fakat burjuvazistçe gülerim. Lö mondumun sayfalarını karıştırırken çıkan ses, mp3'ümden yükselen keman sesleriyle karışır, huzur dolarım. Kahvaltıdan sonra krem rengi uzun paltomu ve kırmızı topuklu ayakkabılarımı giyer, hava kirlenmesin diye işe gitmek için bisikletime binerim. Ben bisiklet sürerken gaipten amelie soundtrackleri duyulur. Kamera yavaşça yüzümden uzaklaşır, yukarı çıkar, çıkar, çıkar... Sonra sahne değişir, kamera tekrar günlük yaşamıma zum yapar.

Popüler kültürden asla haz etmem. Seyir etkinliklerim arasında opera, tiyatro, müzikal ve sadece kült filmlerin gösterimde olduğu sinema vardır. Evimde televizyon bulunmaz. Dost meclislerinde televizyon izlemek durumunda kalırsam, her daim böyle durumlar için uzun paltomun sağ iç cebinde hazır bulundurduğum neyşınıl cografik cd'sini çıkarır, dostlarımı belgesel izlemeye yönlendiririm. Aslında paltomun uzun olmasının sebebi, bu tür dekordan bağımsız cisimleri üzerimde taşıma kaygımdır. Örneğin sol iç cepte bir tane badminton raketi var. 12 yaşından beri palto değişmediği için orda kalmış o. Malum 12 yaşındayken badminton oynamak elitti. Neyse... Demem o ki aziz yurttaşlarım, popüler kültür dediğinizde tüylerim diken diken olur. Hele o yutuptan yayılan ve msnde arkadaşlara yollanan videolar yok mu? Tradisyonalist bir Türk deyişiyle; bana uzak Allah'a yakın olsun.

------

Bugün, personel harici giremez yazılı esrarengiz kapıdan çıkan o mutantı görene kadar hiç böyle bir yaşam tarzı hayal etmemiştim ben. Herkes gibi geceleri Powerturk Tv izler, sabahları bir Tülin'le Caner vardı noldu hacı onlar diyerek Seda Sayan'ı açar, öğlenleri yutup ve feysbuka girer, arada kalan kısımda da yaşamsal ihtiyaçlarımı giderirdim. Uyumak olsun, sıçmak olsun. Ancak bugün o canlı o kapıdan çıkmayacaktı işte!

Kısa bir zaman önce, arkadaşım msnden bir link yollamıştı bana. Bu şarkıyı sevgilime armağan ediyorum demişti. Disko Kralı'nda çıkmış meğersem. Özgür denen eleman söylüyormuş. Şarkının adı Senin Kafanı Kırarım Köpek. Birkaç dinleyişten sonra dilime takılması kaçınılmazdı. Bugün 1 kilo mandalinayla diş ipi almak için girdiğim markette, tam da promosyonlu kola reyonunda aniden dilime dolandı şarkı. Reyonda kimse yoktu neyse ki. Önce içimi kemirdi. İçimden söylememle yetinmeyip dışıma taştı. Derken ezik ezik mırıldanışıma da sığmayıp hareketlerime yansıdı. Boş reyonda senin kafanı kırarım köpek diye bağrınıyor, bağrınırken de kafamı sallıyordum! Spriteların oraya gelmiştim. Şarkıyı ve mini dans şovumu onlara bakarak icra ediyordum. Şarkı söyleyecek başka boş reyon bulamam diye de götüm götüm ilerliyordum. Bir ara gelen mesaja bakmak için kafamı yere indirmiş, spritelara bakmayı kesmiştim. telefona bakarak ilerliyor, telefona bakarak kopuyordum. Top olaydım da o kafayı kaldırmayaydım! Normalde personel harici giremez tabelasıyla karşılaşmalıydım. Ancak ben personelin kendisiyle karşılaşmıştım. Personel dediğime bakmayın. Sanki dünyanın bütün hoş erkeklerinin dnası karıştırılıp özel bir labaratuvarda elde edilmişçesine yakışıklıydı. Bunlar insansa biz amip bile değildik. (Burada şairin içi gitmiş belli)

Şu standart Türk kızı tipimle böyle bir canlıyı etkileyemeyeceğimi kabullenecek kadar gerçekçiydim. Be ezik! Hadi diyelim çekemeyeceksin, bari itme de ulan! Nötr kal işte, herife bak geç, ruhun aydınlansın falan. Öyle olmadı işte, olamadı. Kafam slow motion kalkıyor, yavaş yavaş onun karşımdaki resmi zihnimde şimşeklerin çakmasına sebep oluyordu. Nihayet kafamı, yüzünü tabak gibi karşımda görebilecek kadar kaldırmıştım. O anda mallaştım. Bir tür zihin felci geçiriyor olsam gerekti. Popüler kültürün bana empoze ettiği "birini beğendiysen yüzüne ay çok yakışıklısaaan diye çemkir" öğretisini uygulamak için açtığımı sandığım ağzımdan, sadece şu dört kelime çıkabilmişti: Senin Kafanı Kırarım Köpek...

İşte bugün aziz yurttaşlarım, benim popüler kültürden tiksinerek uzaklaşmamın birinci günüdür. Metnin başındaki yaşam tarzına bürünmek için artık elimden geleni ardıma komayacağıma and içerim! Tanrım sen bana, bizim Öz Karadeniz Bakkal'da pan şokola, kafeole, lö mond ve robdöşambr buldur yarabbim! Amen.

3 yorum:

  1. kon bu aşka kon, kon kon!

    YanıtlaSil
  2. bizim Öz Karadeniz Bakkal'da pan şokola, kafeole, lö mond ve robdöşambr var bu arada >_>

    YanıtlaSil
  3. en öz karadeniz bakkal yarışması düzenleyelim jüriye de ajdarı koyalım :p

    YanıtlaSil