19 Kasım 2009 Perşembe

Gün batımından, Şafağa (2)

25 Kasım 2009, 07:45

Apartmandan çıktı, kabanını hala giymemişti. Buz gibi soğuğu iliklerinde zevkle hissettikten sonra sonunda kendini kabanın sıcaklığına teslim etti. Mp3 çaları açtı, kulaklıkları çözüp kulaklarına yerleştirdi ve play tuşuna bastı. İlerlerken kulağına bebek ağlaması sesi ve topuklu ayakkabı sesi geldi ki topuklu ayakkabı demek, iş kadını demekti. Etrafına bakındı ancak kimseyi göremeyince ufak bir şaşkınlığa uğradı. Sonunda fark etti ki sesler kulaklıktan geliyordu. Gülümsedi, yürümeye devam etti.
Otobüs durağında yaşlı bir amcadan başka kimse yoktu. Beraber otobüs beklemeye koyuldular. Her zamanki gibi beklenen otobüs gözükmemekte, hiç gereği olmayan otobüsler ardı ardına geçmekteydi. Bu arada sevmediği bir şarkı çalmaya başlamıştı, daha önce sildiğini zennettiği birkaç şarkı çıktı. Başka bir tane seçmeye dalmışken beklediği otobüs geldi ve gitti, arkasından baka kaldı ve küfrü bastı. Yanındaki adam tasvip etmez gözlerle ona bakıyordu, kafasını başka yöne çevirdi. Ancak adamın söyleyecekleri vardı, "Evladım ayıp değil mi, öyle konuşulur mu?" vs. gibisinden bir nutuk bekliyordu ama onun yerine şöyle bir konuşma geçti:
- O otobüse gerçekten binmek istiyor muydun?
- Hı? Nasıl yani, anlamadım...
- Gideceğin yer bu kadar önemli mi, şu anda o otobüste olmak ister miydin?
- Evet, okula gitmem gerekiyor. Geç kalırsam hoca derse almaz, ben de kalırım. Bu son şansım.
- O zaman bugün şanssız günün oğlum, o otobüse bineceksin ve binmemiş olmayı dileyeceksin.

Gözlerini açtığında otobüsteydi, kaçırdığı otobüsteydi. Yoksa hepsi bir rüya mıydı? Herhalde bol bol izlediği filmlerden dolayı böyle bir rüya görmüştü, sonuçta zamanında otobüse binmiş olmalıydı ve okuluna gidiyordu. Gerisi önemil değildi.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder