Bardan çıktıktan sonra epeyce bir zaman yürümüş ve yorgun düşmüştüm. Karnımda epeyce acıkmıştı. Bir simit evine girip karnımı doyurayım dedim, gecenin köründe açık simit evi bulamadım tabiî ki. Bambi ye gitmek zorunda kaldım. Her zamanki model kaşarlı dürüm üstüne bir atom çaktım. Orada biraz oyalanıp (çantamdaki uykusuz sağ olsun) tekrar kendimi sokaklara vurdum. Beşiktaş’a inip biraz dolaşayım diyordum ki epeyce yorulmuş olduğumu fark edip gezi parkındaki banklardan birisine kıvrıldım. Çantamı yastık yapıp uzandım bankın tekine.
Pıhhk 4413 merkez sesleri ve sivri bir cismin yanağımı dürtmesi ile uyandım. Başımda 2 tane polis dikiliyordu. Beni tinerci sanmışlar sanırım. Yaka paça ekip arabasına attılar, beni burada pek görmediklerini söyleyip yeni bir tinerciyi daha barındıramaz burası diye nezarete attılar. Yeni olduğumu düşünüp bu yöntem ile ayağımı o parktan kesmek istiyorlardı anlaşılan. Tabi beni yıldırmak o kadar kolay değildi. Tinerciymişim hissine kapılmıştım bir kere. Parmaklıklara yapışıp bağırıp çağırmaya, yere işerim, üzerine işerim huleyn diye tehdit edercesine bağırmaya başladım. Bir yandan da parmaklıklara yakın geçen polis memurlarına burnumdan taze çıkarmış olduğum sümüğü silmeye çalışıyordum. Bunlar iyice psikopatlaştığımı fark edip telefonumu çantamı ve diğer özel eşyalarımı verip kapıdışarı attılar beni.
Sabah daha yeni aydınlanıyordu, lan gideyim sahilde bir poğaça yiyeyim bari. Bir bardakta çay bulurum mis diye aklımdan geçiriyordum ki telefonum çaldı. Arayan Barbaros’tu. Sesi acı çekiyormuş gibi geliyordu. Eyvah dedim çocuk yol bilmez iz bilmez. Adamı Okan' ın eline bıraktım garanti ekmiştir herifi dedim kendi içimden. (ama sonrasında olayların o şekilde gelişmediğini, Okan' ın bütün yalvarışlarına karşı Barbinin mekândan ayrılmadığını öğrendiğimde yüzüm kızarmıştı. Barbaros tüm bunları inkâr etse de barın badigartları bile çıkaramamışlar dışarı)
Neyse bu benden yardım istiyordu. Hiç bilmediği bir yerde bir azman tarafından esir alınmıştı. Benim aklıma hemen şehir efsanelerinden böbrek çalma olayı geldiyse de belli etmedim Barbaros' a. Zira banyoda küvetten arıyorum demişti. Ne bileyim onun korkudan iyice sinip küvete saklandığını. Neyse verdiği acayip anlatımlara ve tanımlara rağmen bunun esir(!) tutulduğu binayı buldum. Hava kararmak üzereydi ve bu saate kadar bir sürü insan tarafından sapık, manyak, ruh hastası gibi damgalar yemiş ve epeyce tartaklanmıştım. Zira adamların kapısını çalıp pata küte evlerine dalıyordum. Allahtan polise haber vermedi hiç biriside hala serbest bir şekilde dolaşabiliyorum.
Kapıyı çaldığımda hükümet abla kapıyı açtı, yutkunup Barbaros' u sordum. İçeride dedi bir yandan da gözleri ile bana tecavüz ediyordu sanırım. Bir yalan bulup buradan kaçmam gerekiyordu. Tabi Barbaros' uda yanıma almalıydım. Karısının hastane de olduğunu, şu sıralar muhtemelen doğurmuş olabileceğini ve benimde karımın onun başında sinir harbi yaşadığını söyledim. Kadın ikimizi de dövüp kapının önüne koydu. Evet, planladığım gibi olmuştu. Kadın feminist çıkmıştı ve bu sayede hayatlarımızı kurtarmıştık. Yani kısmen. Bir kaç kırık ve çatlak harici pek hasarımız yoktu.
Barbaros' un gözlerindeki korku hala okunabiliyordu. Hacı o kadın bizi neden dövüp sokağa attı diye bir çok kere direttiyse de anlatmadım tabiî ki. Bütün gece önce polislerden, sonra yerel halktan birde hükümet abladan dayak yemiştim bunlara birde Barbaros' u ekleyemezdim.
"hacı gel taksime gidelim kahvaltı yaparız" diye taksime çıkmayı teklif ettim, "olm sizinle daha sıçmaya gitmem ben" diye çok kırıcı bir cevap verdi. Onu otogara bıraktığımda fark ettim ki ayağında kundurayı mırıldanıyordum...
18 Kasım 2009 Çarşamba
barbiyi kurtarma operasyonu yada yazamıyordum 5
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder