Dört duvar, bir tavan, kıytırık bir yatak. Doğruluyorsun, kapıya gidiyorsun, kapı koluna uzanıyorsun, kapı kolunu çeviriyorsun, kapıyı açıyorsun, dışarı adımını atıyorsun, gözüne güneş doluyor. Ağzında dünden kalma leş bir tad, farkediyorsunki beynin zonkluyor. Yirmi beş metrelik bahçeyi sallana sallana elli beş saniyede aşıyorsun. T-shirt'ünü çıkarıp duvarın üzerine atıyorsun. Koca tahtaların çakılarak yapıldığı, o koca çekçekle kumu düzlüyorsun, şezlongları düzeltiyorsun, ağzında hala leş tad.
Terlemişsin, bir bira açıyorsun, sanki içinden "bir cosss" sesi fışkırıyor! Biranı yudumlarken bir yandan da ana bahçedeki masaları temizliyorsun, masalar bitiyor, bahçeyi yıkıyorsun. "Dur lan, kimse yokken bir denize atlıyım" diyorsun. Atlıyorsun. Küçücük balıklar geçiyor ayaklarının arasından, selamlıyorsun. Sudan çıkıyorsun, bir duş. Duş çıkışı bir parça ekmeği kemirerek başlıyorsun günün ilk müşterilerini beklemeye.
Sen bunu seviyor, bunu özlüyorsun oğlum.
13-06-2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder